Ah be Kenan kardeşim, o kadar haklı bir isyan ki bu… Yeminle forumu açıp aynı başlıkları yüzüncü kez görünce benim de içim şişiyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, youtubeda iki video izleyen kendini e-ticaret gurusu sanıyor. Ama işin gerçeği o videolardaki gibi parlak değil, onu en iyi biz biliriz.
Sürekli sorulan o meşhur soru var ya, ‘Yurtdışına satış yapmak için ilk adımlar ne olmalı?’ diye… Cevabı çok basit gibi durur ama kimse o ilk adımdan sonraki dikenli yolları anlatmaz. Ben sana teoriyi değil, pratiği anlatayım biraz.
Kargo meselesi mesela, tam bir baş ağrısı. Ben bu işe ilk girdiğimde en ucuz hangisiyse ona atladım. Aman aman… Paketler kayboldu, müşteriye 1 ayda giden ürün oldu, bir sürü fırça yedim. Sonra anladım ki olay sadece fiyat değilmiş. Anlaştığın firmanın sana verdiği panel, takip sisteminin düzgün çalışması, müşteri hizmetlerinin sana dönmesi falan çok daha önemli. Şimdi 3 farklı firmayla çalışıyorum, ülkeye göre gönderim yapıyorum. Biri Avrupa’da hızlı, öbürü Amerika’da uygun fiyatlı. Deneye yanıla buluyorsun en doğrusunu.
‘Keşke yapmasaydım’ dediğim en büyük hata ise, ürün açıklamalarını ve fotoğrafları baştan savma yapmak oldu. Bizdeki gibi ‘idare eder’ kafasıyla girdim. Abi adamlar ürünün dikişinin milimetresini soruyor, fotoğrafın ışığına takılıyor. İlk başta çok iade aldım bu yüzden. Sonra oturdum bütün ürünleri tek tek profesyonel çektirdim, açıklamaları o ülkenin diline göre detaylıca yazdım. İadeler bıçak gibi kesildi. Demem o ki, işin vitrinini sağlam tutmak lazımmış.
Özetle bu iş sabır işi, bolca da mide ilacı gerektiriyor 🙂 Ama bir kere düzeni oturttun mu tadından yenmiyor. Sakin sakin, küçük başla, her hatandan ders çıkar. Başka sorun olursa çekinme, yazarım yine.